yaprak karınca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaprak karınca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2015 Cuma

YAPRAK KARINCALARININ MARİFETİNE BAKIN!

Birkaç özelliğini anlatacağımız Atta karıncaların, yani yaprak karıncaları yeryüzündeki yaklaşık sekiz bin karınca türünden sadece bir türdür. Her türün kendine mahsus özellikleri olduğu düşünüldüğünde yeryüzündeki Sani-i Kerim'in benzersizlik sanatı bir kere daha Görülmektedir. Bunlar dünyanın hemen her yerinde yaşar. Böceklerin çoğu yalnız yaşayacak şekilde var edilmiştir. Oysa karıncalar koloni denen geniş topluluklar oluşturur. Bazı kolonilerde karınca nüfusu yarım milyonu bulur. Kolonilerinin çoğu toprağın içinde ya da kayaların altında bulunur.

Yaprak karıncaları bildiğimiz diğer karıncalar gibi hazır gıdaları yuvalarına taşımazlar. Kendi besinlerini kendileri yapacak kabiliyetle donatılmışlardır. Hem de çok proteinli ve lezzetli mantarlar üretecek kabiliyette. Bunların belirgin özellikleri, koparttıkları yaprak parçalarını başlarının üstünde yuvalarına taşıma şeklindeki ilahi şevkleridir.
Karıncalar, sağlamca kenetlenmiş çenelerinde taşıdıkları, kendilerine oranla oldukça büyük yaprak parçalarının altına gizlenirler. Bu sebeple, işçi kanncaların gün boyunca çalıştıktan sonra yuvaya dönüşleri çok ilginç bir manzara ortaya çıkarır. Böyle bir tabloyla karşılaşan kişi, ormanın zemini sanki canlanmış, yürüyormuş hissine kapılacaktır. Tahmin edilen o ki; yaprak kesici karıncalar, Amazon’da yere düşen tüm yaprakların %\5‘ini taşıyacak kadar muazzam bir iş birliği ve çalışma becerisiyle tasarlanmıştır. Bu yapraklan neden taşıdıklarını araştıran bilim adamları, kanncaların bunlan mantar üretiminde kullandıkilarını keşfetmişlerdir.

Yapraklan kendileri yiyemezler. Çünkü vücutlarına, bitki hücrelerinde oldukça zengin oranlarda bulunan selülozu sindirebilecek enzim üretecek mekanizma konmamıştır. Peki, bu kadar yaprağı nasıl kullanıyorlar dersiniz...

Kesici ekipler, yapraklan kesip yuvaya ulaştınr, bir başka ekip, hücrelerinde salgılanan antibiyotikli sıvı ile yeraltı bahçelerini temizleyerek "dezenfekte etmekte istihdam edilir.

 Herhangi bir kimya, biyoloji veya ziraat fakültesinde okumamış, laboratuar görmemiş bu hayvancıklar, ilham edilen bu dezenfektan salgının "ekim" alanını, yani mantar bahçesini bozacak herhangi bir ürünün yetişmemesi için kullanıldığını nereden bilecekler! Bitmedi, o sırada "bir diğer ekip", yuvaya ulaştırılan büyük yapraklan, küçük parçalara ayırarak hazırlamaktadır. Kimin için, ne için? Arkadan gelen ekip, bu küçük yaprak parçalarını ağzında çiğneyip "lapa" hâline dönüştü-rebilsin ve ekim işlemine uygun duruma getirsin diye... Yine bitmedi. Bir başka ekip, devreye girerek hazırlanmış yaprak lapasını mantar ekimi için uygun otan yerlere serer. O sırada, bir başka ekip de yuva içindeki eski bahçeciklerden mantar parçaların sürükleyerek bu yaprak lapalarının içine ekmektedir.

Evet, Nihayet karıncaları besleyecek mantarın yetişmesi için bütün hazırlıklar tamamlanmıştır. Yetişen mantarların tomurcuklarında kendileri için gerekli proteinler üretilir. Depo hâlindeki bu gıda maddelerinin bozulmaması için mucizevi bir şevkle son derece dikkatli davranır, harikulade tedbirler alırlar. Bunun için ortamın nem oranının %60 ve sıcaklığın 25 C derece  olmasına dikkat edilir. Bunları nereden, ne zaman öğrenmişlerse... Çok şaşılacak bir durum Neticede bizleri hayrete düşürecek incelikle, maharetli birer ziraatçı, biyolog, kimyager ve aynı zamanda iyi bir aşçı gibi ağızlarına layık şekilde mantar üretirler. Amazon’da yaşayan Atta karıncaları bize, ferdi güçler, kabiliyetler ve çabaların; bir hedef doğrultusunda, uyum içinde birleştirildiğinde başarı için tükenmez bir güç elde edilebileceğini ispatlamaktadır.

Görüldüğü gibi ‘marifetli’ unvanını hak edecek kadar istidatlı ne çok hayvan var